SAHİH-İ MUSLİM
MUKADDİME
Hamd alemlerin rabbi olan Allah'a,
akıbet de takva sahiplerine mahsustur. Allah, Peygamberlerin sonu olan
Muhammed'(s.a.v)’le bütün Nebilere ve Mürsellere salat eylesin:
Bundan sonra: Sen —Allah
iyiliğini versin— Yaradanının tevfikiyle dinin sünnetleri, ahkamı ile sevap,
azab, teşvik, terhib ve diğer bir-çok şeyler hakkında Resulullah (s.a.v)'den
naklolunan bütün haberleri, nakledildikleri ve ulemanın kendi aralarında ele
aldıkları isnadları ile inceden inceye araştırarak öğrenmeğe azmettiğini
söyledin ve —Allah hidayetini arttırsın— bu haberlerin mecmuuna te'lif
edilmiş; der-top bir şekilde vakıf olmak istedin. Benden de
bunları sana. çok tekrardan hali
bir te'lif halinde hulasa
etmemi diledin. Çünkü tekrarların seni asıl maksadın
olan, o haberleri anlama ve onlardan hüküm çıkarma işinden alıkoyacağına kail
oldun. --Allah sana kerem buyursun— bu dileğinin üzerinde dikkatle durarak
halin nereye varacağını iyice düşündüğüm zaman inşallah güzel bir
neticesi ve mevcud bir faidesi olacaktır. Bu yükün altına girmemi benden
dilediğin vakit, eğer bu iş bana müyesser ve ikmali mukadderse, izahı uzun
sürecek bir çok sebeplerden dolayı herkesten evvel onun faydasını ilk
görecek kimsenin hassaten ben olacağımı düşündüm. Ancak uzun lafın
kısası: insana; bu işin azının hakkından gelerek başarmak çoğu ile
uğraşmaktan daha kolaydır. Hele iyi ile kötüyü bir
birinden ayıramayan, ancak başkasının yardımıyla iyiyi kötüyü seçebilen avamdan
olursa!.. Bu babta mesele arz etüğimiz şekilde
olunca; böyleleri için sahih hadisin azının
hakkından gelmek zayıf hadisin çoğuna tamah etmekten evladır. Bu fennin çoğuna
tamah etmekte ve mükerrerlerini toplamakta-insanların ancak hususi bir
tabakasına; kendilerine hadis babında bir parça uyanıklık, onun sebep ve
illetlerine dair az çok bilgi nasib olanlarına biraz fayda olacaktır.
Böyle bir kimse —inşaallah— kendisine verilen ilim sebebiyle, çok hadis
toplamakta ki faideye nail olur.
Teyakkuz ve ma'rifet ehli olan
havassın taşıdığı manalann zıddını taşıyan avaram-ı nassa gelince: bunların,
azı bilmekten aciz iken çoğu aramalarında bir mana yoktur.
Bundan sonra: Sana —anlatacağım
şarta göre— inşaallah dilediğini tahric ve te'life başlıyoruz. Şart şudur : Biz Rasulullah (s.a.v) den
senedle gelen haberlerin cümlesini ele alıyor ve onları tekrarsız olarak üç
kısma, ravilerini de üç tabakaya ayırıyoruz. Ancak kendisinde mana ziyadeliği
bulunan bir hadisin tekrarından müstağni kalınamayacak bir yer gelir; yahut
isnadın birinde illet bulunduğu için yanında başka bir isnad bulunursa o başka.
Zira hadiste kendisine ihtiyaç
hissedilen ziyade mana tam hadis yerini tutar. Binaenaleyh kendisinde
anlattığımız ziyade bulunan hadisi tekrar etmek yahut mümkün olduğu takdirde,
kısa olmak şartıyla o manayı hadisin tamamından ayırmak mutlaka lazımdır.
Lakin onu hadisin bütününden ayırmak çok defa güç olur. Ayırmak güç olduğu
zaman hadisi olduğu gibi tekrar etmek daha doğrudur. Amma kendisine hiç bir ihtiyacımız
yokken bütünü ile tekrarlamamak imkanını bulduğumuz hadisi inşaallah tekrar
etmeyeceğiz.
Birinci kısma gelince: «Biz — bu
kısımda — başka haberlerden daha kusursuz ve daha temiz olan haberleri öne
almak istiyoruz. Çünkü bu haberleri nakledenler hadiste istikamet sahibi ve
naklettiklerini sağlam nakleden, rivayetlerinde şiddetli ihtilaf ve zararlı
karıştırma bulunmayan kimselerdir. Nitekim hadisi karıştıran birçok
muhaddisler görülmüş; bu husus onların hadislerinde meydana çıkmıştır.
Bu sınıf insanların haberlerini
birer birer tetkikten geçirince arkasından senetlerinde önceki sınıf kadar
hıfz ve itkanla vasıflanamayan bazı kimseler bulunan haberleri anlatacağız. Mamafih
bunlar izah ettiğimiz hususlarda her ne kadar ötekilerden aşağı iseler de.
setir ismi, doğruluk ve ilmi teatisi
şüphesiz ki onlara da şamildir.
Bunlar Ata'b. Sabit , Yezid b. Ebu Ziyad , Leys b. Ebu Suleym ve onların emsali,
raviyan-ı asar ve nakıian-ı ahbar zevattır. Bunlar ulemaya göre her ne kadar
arzettiğimiz ilim ve setir ile ma'ruf iseler de, kendilerinde rivayet hususunda
söylediğimiz itkan (sağlamlık) ve istikamet bulunan sair akranları hal ve
mertebece bunlardan üstündürler. Çünkü bu cihet ulema indinde yüksek bir
derece ve ulvi bir haslettir.
Görmüyor musun, Ata,
Yezid ve Leys adını verdiğimiz bu üç zatı
hadisteki başarı ve istikamet hususunda Mansur b. Mu’temir , Suleyman el-A'meş ve
İsmail b. Ebu Halid ile karşılaştığında bunların onlara benzemediğini, onlara
yaklaşmadıklarını anlıyorsun.
Hadis ulemasınca bu hususta hiç
şüphe yoktur. Çünkü onlarca Mansur'un, A'meş'in ve İsmail’in doğru belleyişleri
ve hadislerin-deki titizlikleri meşhurdur. Ata, Yezid ve Leys hakkında ise
böyle bir şeyden haberleri yoktur.
İbni Avn ve Eyyub-ı Sahtiyani ile
Avf b. Ebu Cemile ve Eş'as el-Humrani
gibi akran zevatı karşılaştırdığın zaman dahi vaziyet ötekilerde oıduğu
gibidir, Maluma 'Avn ile Eş'as, Hasan-ı Basri ile İbni Sirin
'in arkadaşlarıdır.Nitekim İbni Avn ile Eyyub 'de onların arkadaşlarıdır,
Şu kadar var ki; onlarla bunların
arasında naklin doğruluğu ve faziletin kemali hususundaki fark büyüktür. Vakıa
Avf ile Eş'as da ulemaca sıdk ve emanet sıfatlarından mahrum sayılmazlarsa da
derece itibarı ile ehl-i ilim nazarında hal, anlattığımız şekildedir.
İsim göstermek hususunda bu zevatı
misal almamızın sebebi; onları misal göstermek bir alamet olsun da ulemanın
ilim babında ehil olan bir kimseyi ne suretle derecelendirdiklerini anlayamayan
bir kimse, o alameti anlamakla işin içinden çıksın diyedir. Böylelikle kıymeti
yüksek olan bir zatın derecesi aşağı düşürülmemiş; ilimde derecesi düşük olan
da mevkiinin üstüne çıkarılmamış olur. İlimde her hak sahibine hakkı verilir;
ve o kimse layık olduğu yerine oturtulur.
Filvaki' Aişe
(Radıyallahu Anha)’dan rivayet olunmuştur ki.
«Rasulullah (s.a.v) bize insanlara derecelerine göre değer vermemizi
emir buyurdu.»
demiştir. Bununla birlikte Kur'an dahi Teala Hazretlerinin.
-Her ilim sahibinin üstünde daha alim biri vardır»
Kavl-i Kerimini natık bulunmaktadır.
İşte Rasulullah (s.a.v)'in
haberlerine ait dileğini, arz ettiğimiz suretlere göre te'lif ediyoruz.
Hadis ulemasınca yahut o ulemanın
ekserisine göre; muttehem sayılanların haberlerine gelince: biz onların hadislerini
tahric etmekle uğraşacak değiliz. Bunlar Abdullah b. Misver, Ebu Cafer el-Medaini, Amr b. Halid, Abdulkuddus
eş-Şami, Muhammed b. Said el-Maslub , Gıyas b. İbrahim Suleyman b.
Amr, Ebu Davud en-Nehai ve emsali kimseler olup Hadis uydurmak ve haber düzenlemekle
İtham olunmuşlardır
Keza,, hadisleri ekseriyetle münker
veya yanlış olan kimselerin hadislerini rivayet etmekten de çekindik.
Bir muhaddisin hadisindeki münkerlik
alameti: Onun rivayeti hafız ve makbul olan başka ravilerin rivayetleriyle
karşılaştırıldığı zaman onların rivayetlerine muhalif düşmesi yahut hemen
hemen onlara uymamasıdır. Şayet hadislerinin ekserisi böyle ise onun hadisi
metruk .gayr-i makbul ve kullanışsızdır.
İşte Abdullah b. Muharrer, Yahya b.
Ebu Uneyse, Cerrah b. el-Minhal, Ebu'l-Atui, Abbad b. Kesir, Hüseyin b.
Abdullah b. Dumeyre ve Umer b. Suhban ile münker hadis rivayeti hususunda
onların yolundan gidenler bu nevi' muhaddislerdendirler. Artık biz onların
hadisleri üzerinde duracak ve onlarla meşgul olacak değiliz. Çünkü bir
muhaddisin yalnız kendisinin rivayet ettiği bir hadisi kabul hususunda ulemanın
—bizim bildiğimiz— şartı: onun ilim ve hıfz ehli mu'temed zevata,
rivayetlerinin bir kısmında iştirak etmiş olması ve bu hususta onlara uymağa
gayret göstermiş bulunmasıdır. Böyle yaptığı görülürde sonra o rivayete başkalarınınkilerde
olmayan bir fazlalık katarsa, yaptığı ziyade kabul olunur.Ama bakarsın biri,
büyüklüğünden ve gerek onun gerekse başkalarının hadislerini mükemmel şekilde
rivayet eden hafız ravilerini çokluğundan dolayı Zühri yahut Hişam b. Urve gibi
bir zatı —ki her ikisinin hadisleri ulema arasında yaygın ve müşterek olup
bunları kendilerinden, bir çoğunu ittifakla olmak şartı ile kendi ravileri
rivayet etmişlerdir— gözüne kestirir de her ikisinden yahut birinden bir sürü
hadis rivayet eder. Halbuki onların ravilerinden hiç biri bu hadisleri tanımaz.
Aslında o ravilerin ellerindeki sahih hadislere iştirak edenlerden de değildir.
İşte bu nevi' insanların hadisini kabul etmek caiz değildir. Allahu a'lem.
Hadis ve ehl-i hadisin mezhebinden
muhaddislerin yolunu tutmak isteyen ve buna muvaffak da olanlara rehberlik
edecek kadarını izah ettik. Kitabın bir kaç yerinde, muallel haberlere
geldiğimiz zaman onları anlatırken şerh ve izah icabeden yerleri inşaallah daha
da şerh ve izah
edeceğiz.
Bundan sonra: —Allah sana merhamet
eylesin— şunu demek isteriz ki; eğer biz muhaddis geçinen bir çok kimselerin,
rivayet ettikleri zayıf hadisleri ve münker rivayetleri atmak, sıdk-u emanete
tanınmış mevsuk ravilerin
naklettikleri sahih ve meşhur hadislerle yetinmek lazım gelirken, cahil ve
gafil insanların arasına attıkları şeylerin bir çoğunun münker olduğunu
bildikleri ve dilleriyle i'tiraf ettikleri halde; üstelik bu rivayetleri hadis
imamlarından Malik b. Enes, Şu’be ibni-Haccac, Sufyan b. Uyeyne, Yahya b. Said
el-Kattan, Abdurrahman b. Mehdi ile diğer imamların, kendilerinden rivayette
bulunmayı zemmettiği yaramaz bir takım kimseler tarafından nakledilmişken yine
de hadise karşı ettikleri çirkin icra'atı görmüş olmasaydık, istediğin tahsil
ve temyiz için ortaya atılmak bizim için kolay bir şey olmazdı, lakin bu
adamların sana bildirdiğimiz: zayıf, meçhul senetlerle münker haberleri
neşretmeleri, onları kusurlarını bilmeyen avam arasına atmaları sebebiyle
senin dileğine icabet eylemek kalbimize yatıştı.
İmam Muslim (204-261) in bu izahatı
verip vermediği ihtilaflıdır. Bazılarına göre yapamadan vefat etmiştir. Bir
takımları kitabının bablarında yeri geldikçe bu izahati yapmış olduğunu
söylerler. Mukaddimede bundan bahsedilmişti.
1- MEVSUKLARDAN
RİVAYET VE YALANCILARI TERK ETMENİN VÜCUBU BABI
—Allah Teala seni muvaffak kılsın—
Bilmiş ol ki, rivayetlerin sahih ile sakimini onları nakledenlerin mu'temed
olanlarıyla, muttehemlerini bir birinden ayırmayı bilen herkese vacib olan :
1-O rivayetlerden mahreçlerinin sahih, ravilerinin
mu'temed olduklarını bildiklerinden başkasını rivayet etmemek;
2- Töhmet altında olan aşırı bid'atçıların
rivayetlerinden sakınmaktır.
Söylediklerimizin aksinin değil,
asıl bizim söylediklerimizin lazım geldiğine delil: Allah-u
Zülcelal'in şu kavl-i kerimidir:
«Ey iman edenler! Eğer fasikın biri size bir haber getirirse, aslı olup
olmadığını araştırın. Yoksa bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığınıza
pişman olursunuz» (Hucurat-6)
Teala Hazretleri:
«Razı olduğunuz şahitleri (getirin) ve. «Sizden iki adaletli kimseyi
şahit getirin.» buyurmuştur.
Zikrettiğimiz bu ayetler, fasıkın haberinin itibardan sakıt olup kabul edilmediğine;
adil olmayanın da şahitliğinin reddedileceğine delalet etmektedirler.
Haberin manası bazı rivayetlerde
şehadetin manasından ayrılırsa da bir çok manalarında her ikisi birleşirler. Çünkü
fasıkın haberi ulemaya göre makbul değildi. Nitekim şehadeti dahi bütün ulemaca
merduddur. Fasıkın haberi kabul edilmeyeceğine Kur'an delalet ettiği gibi,
münker haber rivayetinin kabul edilmeyeceğine de sünnet delalet etmiştir. O
da, (s.a.v)'den meşhur olarak nakledilen şu
eserdir :
-Her kim yalan olduğu zannedilen bir sözü benden
(olmak üzere) rivayet ederse kendisi de yalancılardan
biridir.»
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe anlattı.
Dedi ki: bize Veki’ Şu’be' den o da
el-Hakem'den o da Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan o da Semuret ibni Cündeb'den
naklen rivayet etti.
Bize yine Ebu Bekir b. Ebu Şeybe
anlattı. Dedi ki: Bize Veki' Şu’be ile Sufyan'dan onlar da Habib'den o da.Meymun b. Ebu Şebib'den
o da Muğiret ibni Şu’be'den işitmiş olarak rivayet etti. Semure ile Mugire:
«Rasulullah (s.a.v) bunu söyledi.»
demişlerdir.
2- RASULULLAH (s.a.v)
İN ÜZERİNDEN YALAN UYDURMANIN PEK AĞIR BİR İFTİRA OLDUĞUNU BEYAN BABI
1- (1) Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe rivayet
etti: (Dedi ki:) Bize Şu’be’den naklen Gımder rivayet etti.
Bize: Muhammed b. el-Musenna ile
İbni Beşşar’da rivayet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer rivayet etti. (Dedi ki:) Bize Şu’be
Mansur'dan o da Rib'i b. Hıraş'dan rivayet etti ki:
Rib'i b. Hıraş, Ali (r.a)’yi hutbe
okurken işitmiş. Ali (r. a.) şöyle demiş:
— Rasulallah(s.a.v):
«Benim üzerimden yalan uydurmayın. Çünkü her kim benim üzerimden yalan
uy durursa Cehennemi boylar.» Buyurdular.
2- (2) Bana Zuheyr b. Harb’da rivayet
etti. (Dedi ki:) Bize İsmail yani İbni Uleyye, Abdulaziz b. Suhayb'dan o da
Encs b. Malik'den naklen rivayet etti ki, Enes;
— Sizlere çok hadis rivayet etmeme Rasulullah (s.a.v) 'in şu hadisi
cidden mani' olmaktadır.
— Her kim kasti olarak benim üzerimden bir yalan uydurursa hemen
Cehennem'deki yerine hazır olsun.» buyurdular; demiştir.
3- (3) Bize Muhammed b. Ubeyd el-Guberi
rivayet etti. (Dedi ki:) Bize Ebu Avane, Ebu Hasin'den o da Ebu Salih'edn o da
Ebu Hureyre'den naklen rivayet etti. Ebu Hureyre şöyle demiş:
Rasulullah (s.a.v)) :
«— Her kim benim üzerimden kasden yalan söylerse Cehennemdeki yerine
hazır olsun.» buyurdular.
4- (4) Bize Muhammed b.
Abdullah b. Nunıeyr rivayet etti.
(Dedi ki): Bize babam rivayet
etti. (Dedi ki:) Bize Said b. Ubeyd
rivayet etti. (Dedi ki:) Bize Ali b. Rabia rivayet etti dedi ki:
«Mugire Küfe emiri iken mescide
geldim. Az sonra Muğire şunları söyledi:
__Ben Rasulullah (s.a.v)’ i
:
— Şüphesiz ki benim üzerimden söylenen bir yalan başka birinin üzerinden
söylenen yalan gibi değildir. İmdi her kim kasten benim üzerimden yalan
söylerse Cehennem'deki yerine hazır olsun!- buyururken işittim.
Bana Ali b. Hucr es-Sa'di’de rivayet
etti. (Dedi ki:) Bize Ali b. Mushir
rivayet etti. (Dedik ki:) Bize Muhammed b. Kays el-Esedi , Ali b. Rabıate'l Ese di’den o da Muğiret
ibni Şu’be'den o da Peygamber (s.a.v)'den naklen bu hadisin bir benzerini haber
verdi; ama:
«— Şüphesiz ki benim üzerimden söylenen bir yalan, başka birinin
üzerinden söylenen yalan gibi değildir.» cümlesini zikretmedi.»
3-HER İŞİTTİĞİNİ
SÖYLEMEKTEN NEHİY BABI
5- (5) Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi
rivayet etti. (Dedi ki) Bize babam rivayet etti.
Bize Muhammed b. el-Musenna da
rivayet etti. (Dedi ki:) Bize Abdurrahman b. Mehdi rivayet etti. (Anberi'nin
babasıyla ibni Mehdi) demişler ki: Bize Şu’be, Hubeyb b. Abdurrahman'dan o da Hafs b. Asım’dan o da Ebu Hureyre'den
naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
—Rasulullah (s.a.v)
:
— Her işittiğini söylemek, bir insana yalan namına kafidir» buyurdular.
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeyde de
rivayet etti. (Dedi ki:) AH b. Hafs rivayet etti. (Dedi ki) Bize Şu’be, Hubeyb
b. Abdurrahman'dan o da Hafs b. Asım'dan, o da Ebu Hureyre'den, o da Peygamber (s.a.v)’den
bunun mislini rivayet etti.
Bize Yahya b. Yahya dahi rivayet
etti. (Dedi ki;) Bize Hüşeym Suleyman
et-Teymi'den, o da Ebu Usman en-Nehdi'den
naklen haber verdi. Şunu söyledi:
— Umer ibni Hattab (r.a) :
« Her işittiğini söylemek, kişiye yalan namına kafidir.» dedi.
Bana Ebu Tahir Ahmed b. Amr b. Abdullah
b. Amr b. Şerh rivayet etti. Dedi ki: Bize ibni Vehb haber verdi. Dedi
ki: Bana Malik şunu söyledi:
Bilmiş ol ki, her işittiğini söyleyen kimse selamete eremez. Her işittiğini
söyleyip dururken o ebediyyen imam da olamaz.»
Bize Muhammed b. el-Musenna rivayet
etti. Dedi ki: Bize Abdurrahman rivayet
etti ki: Bize Sufyan Ebu İshak'dan o da
Ebu' Ahvas'dan o Ja Abdullah'dan naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
«Her işittiğini söylemek insana yalan namına kafidir.»
Bize Muhamined b. el-Musenna dahi
rivayet etti. Dedi ki: Abdurrahman b. Mehdi'yi:
«Bir adam işittiği şeylerden dilini tutmadıkça, kendisine uyulacak bir
imam olamaz» derken
işittim.
Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti.
(Dedi ki;) Bize Umer b. Ali b. Mukaddem
, Sufyan b. Hüseyin'den naklen haber verdi. Sufyan şöyle demiş:
— Bana İIyas b. Muvavİye
sordu. Dedi ki:
— Gerçekten ben senin Kur'an
ilmine pek düşkün olduğunu görüyorum. Bana bir sure oku ve tefsir et ki, ben
de ilmini bir göreyim.»
Ben de istediğini yaptım. Bunun
üzerine bana şunları söyledi:
«Sana söyleyeceklerimi iyi belle!
Sakın hadise şenaat yapmayasın! Çünkü şeni' hadisleri kim nakletti ise mutlaka
şahsen rezil olmuş;
hadisi hususunda da yalancı
sayılmıştır.»
Bana Ebu t-Tahir ile Harmelet ibni
Yahya dahi rivayet etliler
Dediler ki: Bize İbni Vehb haber
vererek şunu söyledi: Bana Yunus İbni Şihab'dan o da Ubeydullah b. Abdullah b.
Utbe'den naklen haber verdi ki, Abdullah b. Mes'ud :
«— Eğer bir kavme, akıllarının ermeyeceği
bir hadis rivayet edersen, o hadis onların bazısı için ancak bir fitne olur.»
demiş.
4- ZAYIF
RAVİLERDEN RİVAYETTE BULUNMAKTAN NEHİY VE RİVAYETLERİ ALIRKEN İHTİYAT
GÖSTERİLMESİ BABI.
6- (6) Bana Mubammed b.
Abdullah b. Numeyr ile Zuheyr b. Harb rivayet ettiler. Dediler ki: bize
Abdullah b. Yezid rivayet etdi. Dedi ki:
Bana Said b. Ebu Eyyub rivayet etti. Dedi ki: Bana Ebu Hani, Ebu Usman Muslim
b. Yesar'dan o da Ebu Hureyre'den, o da Rasulullah (s.a.v) 'den naklen rivayet
etti ki şöyle buyurmuşlar :
«— ümmetimin sonunda öyle bir takım insanlar zuhur edecek ki, size ne
sizin ne de babalarınızın işitmediği şeyleri rivayet edecekler. Aman onlardan
sakının»
7- (7) Bana Harmelet ibni Yahya b.
Abdullah b. Harmele b. imran et-Tucibi de rivayet etti. Dedi ki: Bize İbni Vehb
rivayet etti. Dedi ki: Bana Ebu Şureyh ,
Şerahil b. Yezid'den şunları söylerken işittiğini rivayet eyledi: Bana Muslim
b. Yesar, Ebu Hureyre'yi şöyle derken işittiğini haber verdi:
— Rasulullah (s.a.v)
:
«Ahir zamanda bir takım deccallar, yalancılar çıkacak. Size, sizin ve
babalarınızın işitmediği hadisler getirecekler. Aman onlardan sakının.Sizi sapıtarak
fitneye düşürmesinler» buyurdular.
Bana Ebu Said el-Eşecc dahi rivayet etti. (Dedi ki:) Bize Veki' rivayet
etti. (Dedi ki:) Bize A'meş, Museyyeb b. Rafi'den o da Amir b. Abede'den naklen
rivayet etti. Amir şöyle demiş:
«Abdullah dedi ki:
Muhakkak şeytan insan kılığına girerek cemaate gelir de onlara yalandan
hadis söyler. Az sonra o cemaat dağılırlar. Onlardan bazısı:
— Bir adam dinledim; yüzünü tanıyorum ama adının ne olduğunu bilmiyorum;
hadis söylüyordu; der.»
Bana Muhammed b. Rafi' de rivayet etti. (Dedi ki:) Bize
Abdurrezzak rivayet etti. (Dedi ki:)
Bize Ma'mer, İbni Tavus'dan o da babasından, o da Abdullah b. Amr b. As'dan
naklen haber verdi, Abdullah şöyle demiş:
«Gerçekten deryada mahbus bir takım şeytanlar vardır. Onları Suleyman
(A.S) bağlamıştır. Bunların çıkması ve insanlara Kur'an (diye bir şeyler)
okuması yakındır.»
Bana Muhammed b. Abbad ile Said b.
Amr el-Eş'asi hep beraber İbni Uyeyne'den rivayet ettiler. Said dedi ki: Bize
Sufyan, Hişam b. Huceyr'den, o da Tavus'dan naklen haber verdi. Tavus, Buşeyr
b. Ka'b’ı kastederek demiş ki:
— «Bu zat, İbni Abbas'a geldi de ona
hadis rivayet etmeğe başladı. Bunun üzerine İbni Abbas kendisine:
— Filan ve filan hadisi tekrarla!
dedi. O da tekrarladı. Sonra yine ona hadis rivayet etti. İbni Abbas yine:
__Filan ve filan hadisi tekrar eyle!
dedi. O da tekrar etti. Bu sefer İbni Abbas'a hitaben:
— Bilmiyorum; acaba benim bütün
hadislerimi bildin de yalnız bunu mu tanımadın? Yoksa bütün hadislerimi
biimedin de yalnız bunu mu tanıdın? dedi.
İbni Abbas ona şu cevabı verdi:
Filhakika biz Rasulullah (s.a.v) 'in
üzerinden yalan uydurulmazken ondan hadis rivayet ederdik. Fakat insanlar hırçın
deveye de uysal deveye de binmeğe başlayınca (yani insanlar iyi kötü demeyecek
her mesleğe girmeye başlayınca) biz de ondan hadis rivayet etmekten vaz
geçtik.»
Bana Muhammed b. Rafi'de rivayet
etti. (Dedi ki:) Bize Abdurrezzak rivayet etti. (Dedi ki:) Bize Ma'mer, İbni Tavus'dan
o da babasından, o da ibni Abbas'dan naklen haber verdi. İbni Abbas şöyle
demiş:
«Biz hadisi ancak ve ancak
Rasulullah (s.a.v) den bellenirken bellerdik. Ama sizler her boyayı boyamağa
başlayalı heyhat!..»
Bana Ebu Eyyub Suleyman b.
Ubeydillah el-Gaylani rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebu Amir yani el-Akadi
rivayet etti. (Dedi ki): Bize Rabah,Kays b. Sa'd'dan, o da Mucahid'den naklen
rivayet etti. Mucahid şöyle demiş:
— Buşeyr el-Adevi ibni Abbas'a
geldi; ve hadis rivayet ederek: Rasulullah (s.a.v)
şöyle buyurdu: Rasulullah (s.a.v) böyle buyurdu...»
demeye başladı. İbni Abbas ise onun hadis rivayetine kulak vermiyor; ona
bakmıyordu. Bunun üzerine Buşeyr:
Ey İbni Abbas! Aceb neden senin
benim hadisime kulak astığını görmüyorum! Ben sana Resulullahı (s.a.v) 'den
hadis okuyorum. Halbuki sen dinlemiyorsun? dedi. İbni Abbas (R. A.) şu cevabı
verdi:
— Bir zamanlar biz bir kimseyi:
«Rasulullah (s.a.v) şöyle
buyurdu...» derken işittik mi gözlerimizi hemen ona yönelir; ve kulaklarımızı
ona verirdik. Vatka ki insanlar her boyayı boyamağa başladılar: artık biz de
tanıdığımız şeylerden başkasını onlardan almaz olduk.
Bize Davud b. Amr ed-Dabbi rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Nafi' b. Umer, İbni Ebiu Muleyke'den naklen rivayet
etti.İbni Ebu Muleyke
şöyle demiş:
— İbni Abbas'a mektup yazdım. Bana
bir name yazmasını ve bazı şeyleri benden gizli tutmasını istiyordum. Bunun
üzerine benim hakkımda:
«O samimi, çocuktur; ben onun namına
her şeyi adam akıllı seçiyor;
bazılarını da kendisinden
gizliyorum.» demiş. Ravi diyor ki: Bir ara Ali (R.A.)'ın mahkeme kararlarını
istedi. Ve onlardan bazı şeyler yazmağa başladı. Bazan bir şeye takılıyor ve:
«Vallahi bu hükmü Ali vermemiştir;
meğer ki sapmış ola!...» diyordu.
Bize Amru'n-Nakıd rivayet etti.
(Dedi ki): Bize Sufyan b. Uyeyne, Hİşam b. Huceyr'den, o da Tavus'dan naklen
rivayet eyledi: Tavus şöyle demiş:
ibni Abbas'a. Ali (R.A.)'in
hükümlerini havi bir kitap getirdiler. Ancak şu kadar yeri müstesna olmak
üzere, İbni Abbas onu hemen yok etti (Ravi Sufyan b. Uyeyne, istisna edilen
yerin bir arşın olduğuna kolu iie işaret etmiştir):
Bize Hasen b. Ali el-Hulvani rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Adem rivayet etti. (Dedi ki): Bize İbni İdris,
A'meş'den o da Ebu lshak'dan naklen rivayet etti. Ebu İshak şöyle demiş:
— Ali (Radiyallahu anh) 'dan sonra
bu şeyleri icad ettikleri vakit Ali'nin arkadaşlarından bir zat:
«Allah belalarını versin! Ne kadar
muhteşem bir ilmi ifsad ettiler!...» dedi
Bize Ali b. Haşrem rivayet etti. (Dedi
ki): Bize Ebu Bekr yani İbni Ayyaş haber verdi. Dedi ki:
__ Muğire'yi şunları söylerken
işittim :
«Ali (Radiyallahu anh) 'den hadis
rivayeti hususunda Abdullah b. Mes'ud'un arkadaşlarından başka doğru söyleyen
yoktu.»
5- İSNADIN
DİNDEN OLDUĞUNU BEYAN BABI
Bu babta: rivayetin ancak mevsuk
ravilerden kabul edilmesi lazım geldiği; ravilerde bulunan kusurlar sebebiyle
onları cerh etmenin caiz, hatta
vacib olduğu; bunun haram gıybet değil, bilakis şer-i şerifi müdafaa manasına
geldiği görülecektir.
Bize Hasen b. Rabi rivayet etti.
(Dedi ki): Bize Hammad b. Zeyd, Eyyub'Ia Hişam'den, onlar da Muhammed'den naklen
rivayet ettiler.
Yine bize; Fudayl, Hişam'dan naklen
rivayet etti. Dedi ki: Bize de Mahled b.
Hüseyin, Hişam'dan, o da Muhammed! b. Sirin'den naklen rivayet etti. Muhammed
şöyle demiş:
«Şüphesiz ki bu ilim dindir. Öyle ise dininizi kimlerden aldığınıza
dikkat edin!...»
Bize Ebu Cafer Muhammed b.
es-Sabbah rivayet etti. (Dedi ki:) Bize
ismail b. Zekeriyya,Asım el-Ahvel'den o da İbni Sirin'den naklen rivayet etti.
İbni Sirin şöyle demiş:
«Eskiden isnadı sormazlardı Fitne
ortaya çıkınca :
— Bize ravilerinizin adlarını
söyleyin, demeye başladılar. Şimdi ehl-i sünnete dikkat ediliyor ve onların
hadisleri kabul ediliyor; ehi-i bid'ata bakılıyor; onların hadisleri kabul
edilmiyor:
Bize İsbak b. İbrahim el-Hanzali
rivayet etti. (Dedi ki): Bize isa —ki
İbni Yunus'tur— haber verdi. (Dedi ki): Bize Evzai Suleyman b. Musa'dan naklen
rivayet etti. Suleyman şöyle demiş:
— Tavus'a tesadüf ettim; ve: filan
bana şöyle şöyle hadis rivayet etti; dedim. Tavus:
«Eğer o arkadaşın mu'temed ise ondan
hadis al» dedi.
Bize Abdullah b. Abdurrahman
ed-Darimi rivayet etti. (Dedi ki):
Bize Mervan yani ibni Muhammed
ed-Dımeşki haber verdi. (Dedi ki): Bize Said b. Abdulaziz Suleyman b. Musa'dan
naklen rivayet eyledi. Suleyman şöyle demiş:
— Tavus'a dedim ki; Gerçekten
filan bana şöyle şöyle hadis rivayet etti. Tavus:
«— Eğer arkadaşın mutemed ise ondan
hadis al!» dedi,
Bize Nasr b. Ali el-Cehdami rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Esmai, İbni Ebu Zinad'dan, o da babasından naklen rivayet
etti. Babası şöyle demiş:
— Medine'de hepsi güvenilir
yüz kişiye yetiştim ki, onlardan hadis kabul edilmez; haklarında: «Hadis ehli
değildir.» denilirdi.
Bize Muhammed b. Ebu Umer el-Mekki rivayet etti. (Dedi ki):Bize Sufyan
rivayet etti.
Bana Ebu Bekr b. Hallad el-Bahli dahi rivayet etti; bu lafız onundur.
Dedi ki: Sufyan b. Uyeyne'den dinledim; o da Mis'ar'dan işitmiş. Mis'ar şöyle
demiş:
Sa'd b. İbrahimi:
«Mevsuk ravilerden başka hiç bir kimse Rasulullah (s.a.v) 'den
hadis rivayet edemez.» derken işittim.
Bana Merv’li Muhammed b, Abdullah b.
Kuhzaz’da rivayet etti. Dedi ki:
— Abdan b. Usman'ı şunu
söylerken işittim. «Abdullah b. el-MUbarek'i
— İsnad dindendir. Eğer isnad olmasa idi muhakkak her isteyen istediğini
söylerdi; derken
işittim,»
Muhammed b. Abdullah dedi ki: Bana
el-Abbas b. Ebu Rizme anlattı. Dedi ki:
Abdullah'ı: Bizimle (hadis nakleden) şu kavim arasında ayaklar yani isnad vardır
derken işittim.»
Muhammed şunu da söyledi:
«Ebu İshak İbrahim b. isa
et-Talekani'yi dinledim. Şöyle dedi:
— Abdullah b. el-Mubarek'e
dedim ki:
— Ya Eba Abdurrahman!
Kulağımıza gelen şöyle bir hadis var:
— «Hiç şüphe yok ki kendi namazınla
beraber anne ve babana da namaz kılman, orucunla beraber onlara da oruç tutman
iyilik üstüne iyilik kabilindendir.»
Bunun üzerine Abdullah:
— Ya Eba İshak, bu hadis
kimdendir? dedi.
— Bu hadis Şihab b.
Hiraş'dandır; dedim.
— O mevsuktur. Ya o kimden almış?
dedi.
— Haccac b, Dinar'dan; dedim.
— O da mevsuktur. O kimden
almış?
— Rasulullah (s.a.v)
buyurmuş; dedim,
— Ya Eba İshak, şüphesiz ki, Haccac
b. Dinar'la Peygamber (s.a.v) arasında öyle (aşılmaz) çöller
var ki, o çöllerde binek hayvanlarının boyunları kopar. Ama sadaka hususunda
ihtilaf yoktur; dedi.
Yine Muhammed (b. Abdullah )
şöyle dedi: «Ali b. Şakik 'den dinledim. Diyordu ki:
— Abdullah ibni-Mubarek'i halk
arasında:
«Amr b. Sabit'in hadisini bırakın!
Çünkü o selefe söverdi.» derken işittim.
Bana Ebu Bekr b. en-Nadr b. Ebu'n-Nadr da rivayet etti.
Dedi ki; Bana Ebu'n-Nadr Haşim b. el-
Kaasım rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ruheyye 'inin tilmizi Ebu Akil
rivayet etti. Dedi ki:
— Ben el- Kaasım b. Ubeydullah ile Yahya b. Said'in
yanında oturuyordum. Bir ara Yahya, el-
Kaasım’a:
«Ya Eba Muhammed, sana şu din
umuruna dair bir şey sorulup da ondan sende bir bilgi ve sadra şifa biı- şey yahut
bir ilim ve bir çıkar yol bulunmaması hakikaten senin gibi bir adam için pek
büyük bir kabahattir.» dedi. el- Kaasım
hemen:
— Nedenmiş? diye mukabele etti.
Yahya:
__Çünkü sen ki hidayet imamının, Ebu.
Bekir'le Umer'in oğlusun; dedi. el-Kaasım ona şunu
söyledi:
«Allah için düşünen bir kimse
nazarında benim bilgisiz konuşmam yahut mevsuk olmayan bir kimseden hadis almam
bundan daha büyük bir kabahattir.» Ravi (Ebu Akil):
«Bunun üzerine Yahya sustu. Artık
ona cevap vermedi» dedi.
Bana Bişr ibni'l-Hakem el-Abdi’de
rivayet etti. Dedi ki: «Sufyan b. Uyeyne'yi şöyle derken işittim:
— Bana Buheyye'nin tilmizi Ebu
Akil'den naklen haber verdiklerine göre Abdullah b. Umer'in oğullarından bazıları
el-
Kaasım'e bilmediği bir şey sormuşlar. Bunun üzerine Yahya b. Said ona
Umer'le İbni Umeri kasderek:
«Vallahi ben senin gibi bir zatın — ki hidayet imamının oğlu olduğun
halde— sorulan bir şey hakkında malumatsız bulunmanı cidden büyük bir kabahat
sayarım» demiş. O da hemen şunları söylemiş:
Vallahi, Allah indinde ve Allah için düşünen bir kimse nazarında benim
ilimsiz konuşmam yahut mevsuk olmayan bir raviden haber nakletmem bundan daha
büyük kabahattir.
Ravi diyor ki:
Onlar bunu konuşurken Ebu Akil Yahya
b. el-Mutevekkil ikisine de şahid olmuştur.
Bize Amr b. Ali Ebu Hafs dahi
rivayet etti. Dedi ki:
— «Yahya b. Said'i §unu
söylerken işittim:
— Sufyan-ı Sevri ile Şu’be'ye,
Malik'e ve İbni üyeyne'ye sordum:
— Bir kimse hadisde mevsuk
olmaz da, birisi onun hakkında bana sual sorarsa ne yapmalıyım? dedim.
— «Onun mevsuk olmadığını haber
ver!» dediler.
Bize Ubeydullah b. Said de rivayet
etti. Dedi ki:
— «en-Nadr'ı şunu söylerken işittim:
— İbni Avn kapının eşiği
üzerinde ayakta dururken kendisine Şehr'in bir hadisi soruldu. Bunun üzerine:
«Gerçekten Şehr, taan edilmiş bir
ravidir. Gerçekten Şehr taan edilmiş bir ravidir.» dedi.
Muslim
(Rahimehullah) (İbni Avn'in sözünü tefsir ederek) der ki:
«Halkın diline düşmüştür; hakkında
söz edilmiştir: demek istiyor.»
Bana Haccac b. es-Şair dahi rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şebabe
rivayet etti. Dedi ki:
— «Şu’be:
— Filhakika ben Şehr’le
karşılaştım; ama ona iltifat etmedim, dedi.
Bana Merv halkından Muhammed b.
Abdullah b. Kuhzaz da rivayet etti. Dedi
ki: Bana Adli b. Hüseyn b. Vakıd haber verdi. Dedi ki:
«Abdullah b. el-Mubarek şunları
söyledi:
— Sufyan-ı Sevri'ye dedim ki:
— Şüphesiz Abbad b. Kesir, halini (n
zayıf olduğunu) bildiğin bir kimsedir. Hadis rivayet ettiği zaman yüksekten
atar. Şu halde halka: ondan hadis almayın, dememi münasib görürmüsün?» Sufyan:
— Hay hay!, cevabını verdi. Abdullah dedi ki:
«O zamandan beri, bulunduğum bir meclisde Abbad'ın sözü geçti mi, dini
hususunda onu över; fakat: ondan hadis almayın derim.»
Yine Muhammed (İbni Kuhzaz) şunları
söyledi: Bize Abdullah b. Usman rivayet etti. Dedi ki: Babam şunu söyledi:
Abdullah b. el-Mubarek dedi ki: «Şu’be'ye
vardım da (bana): Şu Abbad b. Kesir var ya, ondan korunu verin! dedi.»
Bana el-Fadl b. Sehl de rivayet
etti. Dedi ki:
— Mualla er-Razı'ye, Abbad'ın
kendisinden hadis rivayet ettiği Muhammed b. Said'i sordum. O da bana isa b.
Yumıs'dan naklen haber verdi, isa şöyle demiş:
«Sufyan'ın onun yanında bulunduğu
bir sırada ben de onun kapısında idim. Sufyan çıktığı zaman ona Muhammed'i
sordum. Bana onun yalancı olduğunu haber verdi.»
Bana Muhammed b. Ebu Attab dahi
rivayet etti. Dedi ki: Bana Affan, Muhammed b. Yahya b. Said
el-Kattan'dan o da babasından naklen rivayet etti. Babası şöyle demiş:
— «Salih kimselerin, hadisde
olduğu kadar hiç bir şeyde yanıldıklarını görmedik.» ibni Ebu Attab dedi ki:
— «Bunun üzerine bizzat ben Muhammed
b. Yahya b. Said el-Kattan'la görüştüm; ve kendisine bunu sordum. Babasından
naklen şunları söyledi:
«Hayır ehlini, hadisde olduğu kadar hiç bir şeyde yanılmış göremezsin.» demiş.
Muslim der ki:
— «Yanlış söylemek istemedikleri halde ağızlarından yanlış çıkar, demek
istiyor.»
Bana el-Fadl b. Sehl rivayet etti. Dedi ki: Bize Yezid b. Harun
rivayet etti. Dedi ki: Bana Halifet ibni Musa haber verdi. Dedi ki:
— «Galib b. Ubeydullah'in
yanma girdim. Az sonra:
— Bana Mekhul rivayet etti; bana
Mekhul rivayet etti.» diye bana imla
ettirmeye başladı. Derken kendisini idrar sıkıştırdı; ve kalktı. Ben de
deftere baktım. Bir de ne göreyim! defterde:
«Bana Eban Enes'den rivayet etti.
Eban filandan rivayet etti.» denilmiş. Bunun üzerine onu terk ederek kalktım
gittim. el-Fadl b. Sehl dedi ki:
— «Ben Hasen b.
Aiiyyi'l-Hulvari'yi de şöyle derken işittim:
— Affan'ın kitabında;
«Ebu'l-Mikdam Hişam’ın hadisi... Umer b. Abdulaziz'in hadisi... Hişam dedi ki:
Bana Yahya b. fulan denilen bir adam, Muhammed b. Ka'b'dan rivayet etti...»
ibarelerini gördüm, Affan'a:
— «Bazı kimseler: Hişam bu
hadisi Muhammed b. Ka'b'den işitmiştir.» diyorlar? dedim. Affan:
«Zaten Hişam'ın başına ne geldi ise
bu hadisden geldi ya! Evvelce:
Bana Muhammed'den naklen Yahya
rivayet etti; derdi. Sonraları onu Muhammed'den işittiğini iddia etmeğe başladı
dedi.
Bana Muhammed b. Abdullah b. Kuhzaz rivayet etti. Dedi ki: «Abdullah b.
Usman b. Cebele'yi şöyle derken işittim:
— Abdullah ibnil-Mubarek'e;
kendisinden Abdullah b. Amr’ın (Fıtır günü bahşişler günüdür hadisini rivayet
ettiğin bu adam kimdir? dedim.
— Suleyman b. el-Haccac'tır;
ondan hadis ele geçirmeye bak!» dedi. ibni Kuhzaz dedi ki:
«Ben Vehb b. Zem'a'yı da Sufyan b.
Abdulmelik 'ten naklen şunları söylerken işittim: Demiş ki:
— «Abdullah yani ibni'l
-MUbarek:
— Ben (dirhem mikdarı
kan) hadisinin ravisi Ravh b. Gutayf'ı gördüm de bir yerde yanına
oturdum. Ama arkadaşlarım onun hadisini beğenmedikleri için, beni onunla
beraber otururken görürler diye onlardan utanmaya başladım.»
Bana İbni Kuhzaz rivayet etti. Dedi
ki: Vehb'den dinledim, Sufyan'dan o da İbni'l-Mubarek'den naklen şöyle diyordu:
İbni'l-Mubarek demiş ki :
Bakıyye ,doğru söyleyen bir zattır.
Lakin her gelenden gidenden (yani sikadan ve zayıftan) hadis alır.»
Bize Kuteybet İbni Said rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Cerir, Mugire'den o da Şa'bi'den naklen rivayet etti. Şa'bi:
— «Bana el-Harisu’l-A'ver el-Hemdani
rivayet eyledi. Ama o bir yalancı idi.» demiş.
Bize Ebu Amir Abdullah b.
Berrad el-Eş'ari rivayet etti. (Dedi ):
Bize Ebu Usame Mufaddıl'dan o da
Mugira'dan naklen rivayet eyledi.
Demiş ki:
— Şa'biyi: «Bana el-Harisu'l - A'ver
rivayet etti.» derken işittim. Halbuki kendisi onun yalancılardan biri
olduğuna şehadet eylerdi.,
Bize Kuteybet ibni Said rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Cerir, Mugira'dan o da İbrahim'den naklen rivayet etti.
Şöyle demiş:
— Alkame:
— Ben Kur'an’ı iki senede
okudum, dedi. Bunun üzerine el-Haris:
— Kur'an kolaydır. Vahiy daha
zordur, dedi.
Bana Haccac b. eş-Şair de rivayet
etti. (Dedi) Bize Ahmed yani ibni Yunus rivayet etti. (Dedi ki): Bize Zaide,
el-A'meş'den o da İbrahim'den naklen rivayet ettiğine göre el-Haris şöyle
demiş:
-Ben Kur'an'ı üç sonede, vahyi ise
İki senede öğrendim.» Yahut «Vahyi üç senede, Kur'an'ı iki senede öğrendim.»
demiş.
Bana Haccac rivayet etti. Dedi ki,
bana Ahmed (ki İbni Yunus’dur) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Zaide, Mansur'Ia
el-Mugira'dan onlar da İbrahim'den naklen, el-Haris'in itham olunduğunu
rivayet etti.
Bize Kuteybet ibni Said rivayet
etti. (Dedi i ): Bize Cerir, Hamze-tu'z Zeyyat'dan naklen rivayet etti. Şöyle demiş :
«Murratu'l-Hemdani, el-Haris'den bir
şey işitti. Bunun üzerine kendisine: şu kapıda otur (da beni bekle) dedi.
Arkacığından Murra içeriye dalarak kılıcını aldı. Fakat el-Haris işin fenaya
varacağını sezerek hemen oradan defoldu.
Bana Ubeyduilah b. Said rivayet etti.
(Dedi ki): Bize Abdurrahman yani İbni Mehdi rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Hammad b. Zeyd, İbni Avn'dan naklen rivayet eyledi. İbni Avn şöyle demiş :
İbrahim bize:
«el-Mugira ibni Said ile Ebu
Abdurrahim‘ den sakının! Zira bunların ikisi de yalancıdır.» dedi.
Bize Ebu Kamil eI-Cahderi rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Hammad — ki ibni Zeyd'dir — rivayet etti. Dedi ki: Bize
Asım rivayet etti; ve şöyle dedi:
— Biz yetişkin delikanlılarken
Ebu Abdurrahman es-Sulemi’ye gelirdik. Bize:
— Ebu'l-Ahvas'tan başka
hikayecilerle düşüp kalkmayın! Hele Şakik den sakının! derdi. Bu Şakik
haricilerin mezhebinde idi. Ama o Ebu Vail değildir.
Bize Ebu Gassan Muhammed b. Amr er
Razi rivayet etti. Dedi ki: Cerir'i şöyle derken işittim:
«Cabir b. Yezid el-Cu'fi ile
görüştüm, fakat ondan hadis yazmadım. (Zira) o rec'ata (şia akidesi) inanırdı.»
Bize el-Hasenu'l-Hulvani rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Adem rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mis'ar
rivayet etti. Dedi ki:
«Cabir b. Yezid, ortaya attığı
bid'atları çıkarmazdan önce bize hadis rivayet etmiştir.»
Bana Selemet ibni Şebib’de rivayet
etti. (Dedi ki): Bize el-Humeydi rivayet etti. (Dedi ki): Bize Sufyan rivayet etti. Dedi ki: — Cabir, ortaya attığı
şeyi mevdana çıkarmazdan evvel muhaddisler kendisinden hadis alırlardı. Fakat
marifetini meydana çıkardıktan sonra artık onu hadisi hususunda itham etmeye
haşladılar. Bazıları da kendisini büsbütün terk etti. Bunun üzerine Sufyan'a:
«O ne gibi şeyler çıkardı?» diyenler
oldu. Sufyan: «Rac'ata inanmayı!» dedi.
Bize Hasenu'l-Hulvani dahi rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Ebu Yahya el-Hımmani
rivayet etti. (Dedi ki): Bize Kabisa ile kardeşi rivayet ettiler. İkisi
de: el-Cerrah b. Melih'i şunu söylerken işitmiştir:
«Cabir'i:
— Bende hepsini Ebu Cafer den
duyduğun, onunda Nebi (s.a.v)'den naklettiği yetmiş bin hadis vardır; derken
işittim."
Bana Haccac b. eş-Şair den rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Ahmed b. Yunus rivayet etti. Dedi ki:
Zuheyr'i şunu söylerken dinledim:
— Cabir dedi ki (yahut: Cabir’i
şunu söylerken işittim):
— Gerçekten bende elli bin
hadis vardır ki, bunlardan hiç birini rivayet etmemişim di r;
Bundan sonra Cabir günün birinde bir
hadis rivayet etti. Ve:
— Bu hadis elli binden biridir;
dedi.
Buna İbrahim b. Halid el-Yeşkuri
dahi rivayet etti. Dedi ki: «Ebu'l-Velid'i
şunu söylerken işittim : Sellam b. El Muti'i
dinledim: Cabir el-Cu'fi'yi: Bende
Peygamber (s.a.v) den elli bin hadis vardır, derken işittim; diyordu.»
Bana Selemet ibni Şebib de rivayet
etti. (Dedi ki): bize el-Humeydi rivayet etti. (Dedi ki): Bize Sufyan rivayet
etti. Dedi ki:
«Cabir'e bir adam, Teala Hazretlerinin:
Ya babam izin verinceye yahut
hakkında Allah hüküm buyuruncaya kadar bu yerden kat'iyyen ayrılmam. O (Allah)
Hakimlerin en hayırlısıdır.» ayeti kerimesini sorarken işittim. Cabir:
—Bu ayetin te'vili gelmemiştir;
dedi. Halbu ki yalan söyledi.
Bunun üzerine biz Sufyan'a:
«Peki, Cabir bununla ne demek
istedi?» diye sorduk. Cevaben dedi ki:
«Rafiziler, muhakkak Ali bulutların içindedir, İmdi gökyüzünden bir
münadi seslenmedikçe biz onun meydana çıkan oğlu ile birlikde çıkmayız; derler. (Sufyan) bu sözü ile
rafiziierin batıl i'tikadına göre.Hz. Ali’nin: «filanla birlikte çıkın.» diye
sesleneceğine işaret etti. Ve: Cabir: bu ayetin te'vili iste budur; demek
istiyor. Ama yalan söylemiştir; ayet Yusuf (A. S.)'ın kardeşleri hakkındadır.»
dedi.
Bana Seleme dahi rivayet elti. (Dedi
ki): Bize el-Humeydi rivayet etti. (Dedi ki): Bize Sufyan rivayet etti. Dedi
ki:
«Cabir'i otuz bin kadar hadis
rivayet ederken dinledim. Fakat onlardan bir şey anmamı ve: bende şöyle şöyle hadisler
var... dememi helal addetmiyorum.
Muslim der ki;
«Ben de Ebu Gassaa Muhammed b. Amr
er-Razi’den dinledim. Şöyle dedi:
__Cerir b. Abdulhamid'e sordum: Sen
el-Haris b. Hasıra ile görüştün mü? dedim.
— Evet, o çok sukuti bir şeyhtir.
Ama pek büyük bir mesele üzerinde ısrar ediyor, dedi.»
Bana Ahmed b. İbrahim ed-Devraki
rivayet etti. Dedi ki: Bana Abdurrahman b. Mehdi, Hammad b. Zeyd'den naklen
rivayet etti. şöyle demiş:
— «Eyyub bir gün birini andı ve onun
hakkında: "Doğru söylemezdi." dedi. Bir başkasını daha andı. Onun
için de: Bu adam rakamda şişirme yapar, dedi.»
Bana Haccac b. eş-Şair rivayet etti.
(Dedi ki): Bize Suleyman b. Harb rivayaet etti. (Dedi ki): Bize Hammad b. Zeyd
rivayet etti. Dedi ki:
— Eyyub:
— Benim bir komşum var, dedi.
Sonra onun faziletlerinden bahsetti. Ama benim yanımda iki hurma danesine
şahidlik etse ben onun şehadetini caiz görmem.» dedi.
Bana Muhammed b. Rafi' ile Haccac b.
eş-Şair rivayet ettiler. Dediler ki: Bize Abdurrezzak rivayet etti. Dedi ki:
Ma'rac; sunu söyledi:
«Ben Eyyub'un Abdulkerim yani Ebu Umeyye'den başka hiç bir kimseyi gıybet ettiğini
görmedim. Fakat Ebu Umeyye'yi andı da:
— Allah ona rahmet eylesin;
güvenilir bir adam değildi. Bana İkrime'nin bir hadisini sordu. Sonra ben
(onu). İkrime'den işittim, dedi.»
Bana el-Fadl b. Sehl rivayet etti.
Dedİ ki: Bize Affan b. Muslim rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hemmam rivayet etti
ve şunları söyledi:
— «Yanımıza kör Ebu Davud gelerek:
Bize el-Berru' rivayet etti. Bize Zeyd b. Ekrem rivayet etti...» demeye
başladı. Biz de bunu Katade'ye anlattık, Katade:
— «Yalan söylemiş; o onlardan
hadis dinlemedi. O sadece bir dilenci idi. (Bir çok hanumanlar) silip süpüren
taun hastalığı zamanında- aleme avuç
açardı.» dedi.
Bana Hasen b. Ali el-Hulvani rivayet
etti. Dedi ki: Bize Yezid b. Harun rivayet etti. (Dedi ki): Bize Hemmam haber
verdi. Dedi ki:
Kör Ebıı Davud Katade'nin yanına
girdi. Kalkıp gittiği vakit oradakiler:
— Bu adam on sekiz Bedir gazisiyle
görüştüğünü iddia ediyor, dediler. Bunun Üzerine Katade:
— Bu zat, o müthiş taundan Önce bir
dilenci idi; böyle şeylere hiç karışmaz; bu babta konuşmazdı. Vallahi bize
gerek Hasan gerekse Said ibni Museyyeb, Sa'd b. Malik den başka hiç bir Bedir gazisinden lebbeleb
ağızından alarak hadis rivayet etmemiştir; dedi.
Bize Usman b. Ebu Şeybe rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Cerir'in Rakabe
den naklen rivayetine göre:
Ebu Cafer el-Haşimi el-Medeni,
manaca doğru, hikmetli fakat Peygamber (s.a.v)'in hadislerinden olmayan bir çok
sözleri hadis diye uydurur; onları Peygamber (s.a.v) den rivayet edermiş.
Bize el-Hasenu’l-Hulvani rivayet
etti. Dedi ki: Bize Nuaym b. Hammad rivayet etti.
Ebu İshak İbrahim b. Muhammed b.
Sufyan dedi ki: Bize de Mu-hammed b.
Yahya rivayet etti. Dedi ki: Bize Nuaym b. Hammad rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Ebu Davud et-Tayalisi Şu’be'den, o da
Yunus b. Ubeyd'den naklen rivayet etti.
Yunus:
«Amr ibni Ubeyd hadis hususunda yalan söylerdi.» demiş.
Bana Amr b. Ali Ebu Hafs rivayet
etti. Dedi ki: Muaz b. Mu-az'ı şöyle derken işittim: Avf b. Ebu Cemile'ye dedim
ki: Amr b. Ubeyd bize Hasan'dan rivayeten Rasulullah (s.a.v) 'in:
«Her kim bize karşı silah çekerse; o bizden değildir.» buyurduğunu
rivayet etti; ne dersin?) Avf:
«Bize silah çeken bizim yolumuzu tutmamış; ilim ve amelimize oymamış
olur; demektir.
Bu minval üzere gelen bütün
hadislerin te'vilİ budur.
Muslim'in bu hadisi burada
zikretmekten maksadı: Avf ‘ın Amr'ı
cerhettiğini göstermektir. Zira Avf, Hasan-ı Basri'nin en büyük
tilmizlerinden ve ondan rivayet olunan hadisleri en iyi bilenlerden biridir.
Hasan'ın bu hadisi rivayet etmediğini yahut Amr'ın ondan
işitmediğini bildiği için :
«Amr yalan söylemiş.» demiştir.
«Vallahi Amr yalan söylemiş; ama o
bunu kendi pis sözlerine katmak istemiştir
» dedi.
Bize Ubeydullah b, Umer el-Kavariri de rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Hammad b. Zeyd rivayet etti. Dedi ki:
«Bir adam Eyyub'un dersine devam
ediyor; ondan hadis dinliyordu. Bir ara Eyyub onu görmez oldu ve soruşturdu.
Kendisine:
— Ya Eba Bekr, o şimdi Amr b.
Ubey'de devam ediyor, dediler. Hammad dedi ki:
— Bir gün ben Eyyub'la beraber bulunuyordum.
Erken erken çarşıya çıkmıştık. O adam Eyyub'un karşısına çıkıverdi. Eyyub ona
selam verdi; ve hatırını sordu. Sonra ona:
«Senin şu herife devam ettiğini
duydum.» dedi. — Hammad: adını da söyledi yani Amr diye tasrih etti; diyor.—
Adam:
«Evet ya Eba Bekr öyle. Çünkü o bize
garip garib bir şeyler getiriyor.» dedi. Eyyub ona:
Biz de ancak ve ancak bu garib
şeylerden kaçıyoruz ya! —yahut korkuyoruz
ya! — diye mukabele etti.
Bana Haccac b. Şair dahi rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Suleyman b. Harb rivayet ett). (Dedi ki): Bize İbni
Zeyd yani Hamınad rivayet etti:
Dedi ki:
Eyyub’a:
«Amr b. Ubeyd, Hasan'ın: Şıradan
sarhoş olana dayak vurulmaz, dediğini rivayet etti.» dediler. Bunun üzerine
Eyyub.
-Amr yalan söylemiş. Ben Hasanı:
Şıradan sarhoş olana dayak vurulur, derken) işittim» dedi.
Bana Haccac da rivayet etti. (Dedi
ki): Bize Suleyman b. Harb rivayet etti. Dedi ki: Sellam b. Ebu Muti'i
şunları söylerken işittim:
«Benim Amr'a gider olduğumu Eyyub
duymuş, da bir gün hana geldi; ve: __Söyle bakalım, dindarlığına emin olmadığın
bir adama hadis hususunda nasıl emniyet edebiliyorsun? dedi.»
Bana Selemet ibni Şebib dahi rivayet
etti. (Dedi ki): Bize Humeydi rivayet etti. (Dedi ki): Bize Sufyan rivayet
etti. Dedi ki: «Ebu Musa'yı:
— Bize Amr b. Ubeyd mu'tezili
olmazdan evvel hadis rivayet etmiştir, derken işittim.»
Bana Ubeydullah b. Musa'ı el-Anberi
rivayet etti (Dedi ki): Bize babam rivayet etti. Dedi ki:
«Şu’be'ye bir mektup yazarak Vasıt
kadısı Ebu Şeybe'yi sordum. Bana şu cevabı yazdı:
— Ondan biç bir şey yazma! Benim
mektubumu da yırt!»
Bize El-Hulvani de rivayet etti.
Dedi ki: AÖan'ı dinledim. Şunları söyledi
Hammad b. Seleme'yo Salih el- Murri
'nin Sabit'den rivayet ettiği bir hadisi rivayet ettim:
— Yalan söylemiş, dedi. Hemmam'a
dahi Salih el-Murri'den bir hadis söyledim. (O da): Yalan söylemiş, dedi.
Bize Mahmud b. Gaylan dahi rivayet
eti. (Dedi ki): Bize Ebu Davud rivayet etti. Dedi ki:
«Şu’be bana: Cerir b. Hazim'e git de ona: Hasan b. Umara dan rivayette
bulunman sana helal olmaz; çünkü o yalan söyler; diye anlat, dedi. Ben Şu’be'ye:
— Bu nasıl olur? dedim.
— Bize el-Hakem'den,
asıllarını bulamadığım bir çok şeyler rivayet etti, cevabını verdi.
— Neler rivayet etti? dedim.
Şunları söyledi:
— el-Hakem'e:
Peygamber (s.a.v) Uhud şehidlerinin üzerine
cenaze namazı kıldı mı? diye sordum:
— Onların üzerine namaz
kılmadı, diye cevap verdi, Arkasından el-Hasen b. Umara: el-Hakem'den, o da
Miksem'den, o da İbni Abbas'dan naklen Peygamber (s.a.v) onların üzerine cenaze
namazı kılmış; ve kendilerini defnetmiştir, dedi.
el-Hakem'e: Zinadan doğan çocuklar
hakkında ne dersin? diye sordum:
«Onların üzerine cenaze namazı
kılınır.» dedi.
— (Bu) kimin hadisinden rivayet
olunuyor? dedim.
«Hasan-ı Basri'den rivayet
olunuyor.» dedi. el-Hasen b. Umara ise:
«Bize el-Hakem, Yahya b. el-Cezzar'
dan, o da Ali'den naklen rivayet etti.» dedi.
Bize el-Hasen el-Hulvani de rivayet
etti. Dedi ki:
«Yezid b. Harun'u dinledim. Ziyad b.
Meymun'u anarak: ondan ve Halid b. Mahduc dan hiç bir şey rivayet etmeyeceğime yemin
verdim; dedi. Ve şunu ilave etti:
— Ziyad b. Meymun'la görüştüm.
Kendisine bir hadis de sordum. O, hadisi bana Bekr el-Müzeni den rivayet etti.
Sonra kendisine tekrar müracaat eyledim. Bu sefer onu bana Muverrik dan rivayet
etti. Bilahare yine müracaatta bulundum. Bu sefer de onu bana el-Hasen'den rivayet
etti.
Yezid b. Harun (Halid b. Mahduc ile
Ziyad b. Meymun'un) ikisini de yalancılığa nisbet ederdi. el-Hulvani dedi ki:
Ben Abdussamed ‘i dinledim: Ve yanında Ziyad b. Meymun'u andım
da onu yalancılığa nisbet eyledi.»
Bize Mahmud b. Gaylan da rivayet
etti. Dedi ki:
«Ebu Davud et-Tayalisi'ye şunu
söyledim:
— Abbad b. Mansur'dan çok hadis
rivayet ettin. Acaba bize Nadr b. Şumeyl'in rivayet ettiği Attare hadisini
ondan niçin dinlemedin? Bana şu cevabı verdi:
«Sus! Zira ben ve Abdurrahman b.
Mehdi, Ziyad b. Meymun'la görüştük de kendisine sorduk: Bu rivayet ettiğin
hadisler hep Enes'den midir? dedik. Bize cevaben;
— Ne dersiniz, bir adam günah işler
de arkasından tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul etmez mi? dedi.
— Evet, eder; dedik.
— Ben Enes'den hadis namına az veya
çok hiç bir şey işitmedim. Benim Enes'e yetişmediğimi başkaları bilmiyorsa siz
de mi bilmiyorsunuz?» dedi. Ebu Davud demiş ki:
Bundan bir müddet sonra onun yine
Enes'den hadis rivayet etmekde olduğunu duyduk. Ve yine Abdurrahman'la ikimiz
ona gittik. (Bize) yine:
_ Tevbe ediyorum, dedi. Fakat bir
müddet sonra tekrar rivayet et meğe başladı. Artık biz de kendisini terk ettik.
Bize Hasen el- Hulvani rivayet etti.
Dedi ki: Şebabe'yi dinledim. Şunları söyledi:
Abdulkuddus bize hadis rivayet eder
ve (ravinin ismini) Süveyd b. Akale diye telaffuz eylerdi. Şebabe:
— Ben de Abdulkuddus'u:
«Rasulullah (s.a.v)
rüzgarın mal edinilmesini yasak etti; derken işittim.» dedi. Kendisine: «Bu
nasıl şey?» dediler.
«Ya'ni rüzgar girsin diye duvarda
bir delik açılır... dedi. Muslim der ki: «Ben de Ubeydullah b. Umer
el-Kavariri'yi ŞÖyie derken işittim:
— Hammad b. Zeyd'den dinledim. Mebdi
b. Hilal ders okutmağa oturduktan bir kaç gün sonra Hammad bir adama: «Sizin
taraftan kaynayan bu tuzlu kaynak nedir?» diyordu. O zat:
«Evet ya Eba İsmail» diye cevap
verdi.
Bize el-Hasen ei-Hulvani de rivayet
etti, Dedi ki: Ben Affan’dan dinledim dedi ki. Ben Ebu Avane'nin şunu
söylediğini işittim:
— Bana Hasan'dan hiç bir hadis
ulaşmamıştır ki, onu Eban b. Ebu Ay-yaş'a arzetnıiş olmayayım. Eban hemen o
hadisi bana okuyuverirdi.
Bize Suveyd b. Said rivayet etti.
(Dedi ki): Bize Ali b. Mushir rivayet etti. Dedi ki:
— Ben ve Hamzetu-z-Zeyyat, Eban b.
Ebu Ayyaş'dan bin kadar hadis dinledik:
Ali demiş ki:
«Az sonra Hamza'ya rastladım. Bana rü'yasında Peygamber (s.a.v)'i
gördüğünü ve Eban'dan işittiklerini kendisine arzettiğini fakat bunlardan ancak
pek azını, beş veya altı hadisi tanıdığını haber verdi.
Bize Abdullah b. Abdurrahman
ed-Darimi rivayet etti: (Dedi ki): — Bize Zekeriyya b. Adiy haber verdi. Şöyle
dedi:
— Bana Ebu İshak eI-Fezari: «Bakiyye'nin
ma'ruf zevattan riva-lyet ettiği hadislerini yaz; ma'ruf olmayanlardan rivayet
ettiklerini yazma'. İsmail b. Ayyaş'ın ise ma'ruflardan olsun olmasın hiç bir
rivayetini yazma!» dedi.
Bize İshak b. İbrahim el. Hanzali
dahi rivayet etti. Dedi ki: Abdullah (İbni'l-Mubarek)in bir arkadaşından
işitim. Şunları söyledi:
Abdullah ibni Mubarek: «Bakıyye, ne
iyi adamdır, ama isimleri künye, künyeleri de isim yerine kullanması olmasa!
Bir zamanlar bize Ebu Said el-Vuhazi'den hadis rivayet ediyordu. (Bu zatın sika
olduğunu) tahkik ettik. Bir de baktık ki Abdulkuddus imiş.» dedi.
Bana Ahmid b. Yusuf el-Ezdi de. rivayet etti. Dedi ki: Abdurrezzak'i
şunları söylerken işittim:
Ben
İbnü'l-Mubarek'in Abdulkuddus'den başkası için açıktan açığa
yalancıdır dediğini görmedim. Ama onun için «yalancıdır.» derken işittim.
Bana Abdullah b. Abdurrahman
ed-Darimi dahi rivayet etti. Dedi ki: Ebu Nuaym'ı dinledim. el-Mualla b. Urfan'ı da anarak
şunları söyledi: el-Mualla dedi ki: Bize Ebu Vail rivayet etti ve: Sıffin'de
iken yanımıza İbni Mes'ud çıkageldi; dedi. Bunun Üzerine Ebu Nuaym:
«İbni Mes'ud Öldükten sonra dirildi
mi dersin? şeklinde mukabelede bulundu.
Bana Amr b. Ali ile Hasen el-Hulvani, ikisi birden Affan b.
Muslim'den rivayet ettiler: Affan şöyle demiş:
İsmail b. Uleyye'nin yanında idik. Derken bir zat birinden hadis rivayet
etti. Ben hemen:
«Bu adam mevsuk değildir.» dedim. O zat: «Adamı gıybet ettin.» dedi.
İsmail:
«Hayır, onu gıybet etmedi, ancak mevsuk olmadığına hüküm verdi» dedi.
Bize Ebu Cafer ed-Darimi de rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Bişr b. Umer rivayet etti. Dedi ki:
Malik b. Enes'e Said b.
el-Museyyeb’den hadis rivayet eden Muhammed b. Abdirraman'ı sordum.
«Sika değildir.» dedi. Ona
Tev'eme'nin azadlısı Salih'i sordum:
«Sika değildir.» dedi. Ebu'I-Huveyris'i
sordum:
«Sika değildir.» dedi.
Kendisinden İbni Ebi Zi'b'in rivayette bulunduğu Şu’be'yi sordum:
«Sika değildir...» cevabını verdi.
Haram b. Usman'ı sordum, Yine «Sika değildir» cevabını verdi. Hasılı, bu beş
kişiyi Malik'e hep sordum o da:
«Bunlar hadislerinde sika
değildirler» diye cevap verdi. Ona ismini unuttuğum diğer bir zatı da sordum:
«Onu benim kitaplarımda gördün mü?»
dedi.
«Hayır!» dedim.
«Sika olmuş olsa onu mutlaka benim kitaplarımda görürdün.» dedi.
Bana el-Fadl b. Sehl'de rivayet
etti. Dedi ki: Bana Yahya b. Main
rivayet etti. (Dedi ki): Bize Haccac rivayet etti. (Dedi ki):
Bize İbni Ebu Zi'b, Şurahbil b.
Sa'd'dan tivayet e.tti; ama Şurahbil muttehem (bir ravi) idi.
Bana Muhammed b. Abdullah b. Kuhzaz da rivayet etti. Dedi ki: Ebu İshak
et-Talekaani'yi şöyle derken işittim:
İbnü'l-MUbarek'i dinledim. Şunları
söylüyordu:
«Eğer Cennete girmekle Abdullah b.
Muharrer’le görüşmek arasında muhayyer bırakılsam, mutlaka onunla görüşüp sonra
Cennete girmeyi ihtiyar ederdim. Fakat kendisini gördüğümde bir tezek benim
için ondan daha makbul oldu.»
Bana el-Fadl b. Sehl dahi rivayet
etti. (Dedi ki); Bize Velid b. Salih [277]
rivayet etti. Dedi ki: Ubeydullah b. Amr şunları söyledi:
Zeyd yani İbni Ebu Uneyse:
«Kardeşimden hadis almayın!» dedi.
Bana Ahmed b. İbrahim ed-Devraki
rivayet etti. Dedi ki: Bana Abdusselam el-Vabisi rivayet etti. Dedi ki: Bana
Abdullah b. Cafer er-;Rakki, Ubeydullah
b. Amr'dan naklen rivayet eyledi: Ubeydullah: «Yahya b. Ebu Uneyse yalancı idi»
demiş.
Bana Ahmed h. İbrahim rivayet etti.
Dedi ki: Bana Suleyman b. Harb, Hammad b. Zeyd'den naklen rivayet etti. Hammad
şöyle demiş: «Eyyub'un yanında Ferkad'ın zikri geçti de Eyyub: — Gerçekten
Ferkad hadis alimi değildir, dedi.
Bana Abdurrahman b. Bişr
el-Abdi de rivayet etti. Dedi ki:
«Yahya b. Said el-Kattan'ı dinledim.
Yanında Muhammed b. Abdullah b. Umeyr
el-Leysi'nin lafı oldu da onu son derece zayıf buldu. Bunun üzerine Yahya'ya:
— Ya'kub b. Ata'dan da mı zayıf?
dediler.
«Evet» dedi. Sonra:
«Ben hiç bir kimsenin Muhammed b,
Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'den hadis
rivayet edeceğini zannetmezdim.» dedi.
Bana Bişr ibni Hakem rivayet etti.
Dedi ki:
Yahya b. el-Kattan'ı dinledim. Hakim
b. Cubeyr ile Abdula'la'yı zayıf buldu. Yahya, Musa b. Dinar'ı da zayıf buldu:
»Onun hadisi havadır.» dedi. Musa b.
Dihkan ile isa b. Ebu isa el-Medeni’yi dahi zayıf çıkardı. Dedi ki:
. BeN Hasen b. isa'yı şöyle derken işittim:
«İbnu'I-Mubarek bana: Cerir’in
yanına geldiğim zaman onun bütün ilmini yaz; yalnız üç kişinin hadisi
müstesna! Ubeydet ibni Muattib, Seriy b. İsmail ve Muhammed h. Salim'in
hadislerini yazma! Dedi.»
Müslim derki:
Ehl-i ilmin, muttehem hadis ravileri
ile onların nakiselerine dair, buna benzer sözleri pek çoktur. Bunları bire
varıncaya kadar hitabı uzatır. Muhaddislerin bu babta söyleyip izah
ettikleri. Yazıp dinleyenler için bu kadarı kafidir. Onların hadis ravileri ve
nakillerinin kusurlarını keşfetmeyi kendilerin vazife
ve sorulduğu zaman buna fetva ver meleri,
bu işin ehemiye tinin büyük olduğu
içindir. Çünkü din hakkındaki haberler
ancak bir şeyi helal veya haram kılmak yahut emir veya nehiy, veya terhib için
gelirler. Eğer onları rivayet eden ravi doğruluk üzerinde olmaz da sonra onu
tanıyan biri ondan rivayete kalkışır tanımayanlara beyan etmezse, bu
yaptığından dolayı bütün Müslümanların halk tabakasını aldatmış olur. Zira bu
haberler bazı kimselerin onlarla yahut onların bir kısmıyla amel etmişse
olunur. İhtimal mezkur haberlerin cümlesi veya ekserisi, aslı faslı olmayan
bir takım yalanlardır.
mu'temed ve kanaat bahş ravilerden
gelen sahih haberler, si-anatbahş olmayan ravilerin rivayetlerine ihtiyaç
bırakmayacak derecede çoktur .
zannetmem ki, arzettiğimiz bu zayıf
hadislerle, meçhul isnadlara ve bunların rivayetine ehemmiyet verenlerin
bir çoğu bu işi islerdeki gevşeklik ve zaafı Öğrendikten sonra da
yfapsın. Şu ki, böylesini zayıf hadis rivayetine ve zayıf hadislere itimadın cahil halk tabakası nazarında, çok hadis
bilirmiş görünmek ve:
Filanca ne de çok hadis toplamış; ne çok sayıda hadis te'lif etmiş» denilmesi hevesidir, ilim
babında her kim bu mezhebe gider ve bu
yolu tutarsa o kimsenin ilimden nasibi yoktur. Böylesine cahil adını vermek
serbest etmekten daha hayırlıdır.
muhaddis geçinenlerinden bir zat,
isnadları sağlama ve çıkartma hususunda bir söz söylemiştir ki, biz bu sözü ve
çürüklüğü- etmekten vazgeçsek çok akıllılık etmiş ve doğru bir yol tutmuş
oluruz.
Çünkü yabana atılmış bir sözü
öldürmek ve katilinin namını e^ için o sözden yüz çevirmek daha muvafık olur;
cahilleri ona Yandırma olmaması için daha münasip düşerdi. Şu var ki, biz ötüye
varacağından ve cahillerin bid'atlara aldanarak hatalı yanlış itikadlarına ve
ulema nazarında bir .kıymeti olmayan düşük
Çabucak kapılmalarından endişeye
düşünce, bu zatın kavlinin fasid olduğunu meydana çıkarmanın ve sözünü layık
olduğu derecede red etmenin halk için daha faydalı ve inşaallah akıbet için
daha iyi olacağına kanaat getirdik.
Kavlini anlatmaktan ve çürük fikrini
haber vermekten soz açtığımız bu kailin zu'muna göre: senedinde «Fulanun an
fulanin» ibaresi bulunan her isnadın ravilerinin —aynı asırda yaşadıkları ilmen
sabit ve ravinin hadisi, şeyhinin ağızmdan işitmiş olması pek a'la mümkün
olduğu halde yalnız ondan işittiğini biz bilmiyor; ve rivayetlerin hiç birinde
bu iki ravinin— buluştukları veya bir hadis söyleştikleri zikredilmiyorsa, bu
şekilde gelen hiç bir haberden hüccet olamaz. Meğer ki bu iki ravinin yaşadıkları
asırda bir veya bir kaç defa buluştukları yahut bir hadisi aralarında
söyleştikleri ve yahut yaşadıkları asırda bir veya bir kaç defa bir araya
gelerek buluştuklarını gösteren bir haber varid olduğu —zikri geçen kaile
göre— malum ola!.. Ona göre, eğer bu cihet bilinmez ve ravinin, kendisinden
hadis rivayet ettiği zatla bir defa buluşarak ondan bir şey işittiğini haber
veren sahih bir rivayet de gelmezse kendisinden rivayette bulunduğu zattan ,bu
haberi nakletmesinde — mesele arzettiğimiz gibi olunca — bir hüccet yoktur.
Adı geçen kaile göre yeni gelen
rivayete benzeyen başka bir rivayet hususunda ondan az çok bir parça hadis
dinlediğini duymadıkça böyle bir haber mevkuf olur.
6- MUAN'AN HADİSLE İHTİCACIN SAHİH OLUŞU BABI
İsnadlara taan hususundaki bu kavil
—Allah sana rahmet buyursun — uydurma yeni çıkma, sahibinden önce kimse
tarafından söylenmemiş ve ehl-i ilmden hiç bir tarafdarı bulunmayan bir sözdür.
Çünkü eski ve yeni bütün hadis ve rivayet alimleri arasında ittifakla şayi'
olan söz şudur: mevsuk olan her ravi
kendi gibisinden bir hadis irivayet eder; ve her ikisi bir asırda bulunmakla
onunla görüşmek ve kendisinden hadis dinlemek caiz ve mümkin olursa, bir araya
geldikleri ve şifahen görüştükleri hiç bir haberde bulunmasa bile o rivayet sabit
ve hucciyyeti lazımdır. Ancak ortada bu ravinin rivayette bulunduğu zatla
görüşmediğine yahut ondan bir şey işitmediğine apaçık delalet eder bir delil
bulunursa o başka. Ama mesele izah ettiğimiz şekildeki imkan üzerinde müphem
kalırsa o rivayet — beyan etiğimiz kat'i delalet bulunmadıkça— daima sema'a
hamledilir.
Binaenaleyh anlattığımız bu kavlin
mucidine yahut onun mudafiine şöyle denilir:
«Sen, sözün arasında: sika olan bir
kişinin sika bir kimseden verdiği haber hüccettir, onunla amel vacib olur»
dedin. Sonra ona şart koşarak:
«Ta ki biz bu iki ravinin bir defa
veya daha fazla görüştüklerini, yahut ondan bir şey işittiğini bilelim.» dedin.
Acaba koştuğun bu şartın, sözü hüccet sayılan tek bir zattan rivaayet
edildiğini bulabilir misin? Aksi halde iddiana delil getir.
Eğer bu — mucid— habt.i tesbit
hususunda ortaya koyduğu şartın selef ulemadan birinin kavli olduğunu iddia
ederse. Kendisinden bu kavli göstermesi istenir ki, ne o ne de başkası böyle
bir kavil göstermeye asla imkan bulamayacaktır.
Yok, davasını isbat için hüccet
olabilecek bir delil bulunduğunu iddia ederse kendisine:
«Bu delil nedir?» diye sorulur. Bu
sefer.
«Ben onu söyledim. Çünkü ben, yeni
ve eski bütün haber ravilerinin — biri diğerini hiç görmeden ve ondan bir şey
işitmeden— bir birlerinden hadis rivayet ettiklerini gördüm. Onların bu
suretle kendi aralarında sema’(işitme) bulunmaksızın mürsel olarak hadis
rivayetine cevaz verdiklerini görünce —
ki bizim asıl kavlimize ve ilm-i ahbar ulemasına göre mürsel rivayetler hüccet
değildir—ben de arzettiğim sebepten dolayı her haber ravisinin, rivayet
ettiği zattan işitmiş olmasını araştırmaya ihtiyaç hissettim. Şayet bir ravinin
rivayet ettiği zattan en ufak bir şey işittiğine vakıf olursam, bunun sebebiyle
benim nazarımda artık ondan rivayet ettiği her şey sabit olur. İşittiğine
muttali' olamazsam o haberi mevkuf addederim. Ve haberde mürsel olmak ihtimali
bulunduğu için bence artık hüccet yerine de geçemez.» derse kendisine şöyle
mukabele edilir:
«Eğer senin bir haberi zayıf kabul
ederek onunla ihticaci terk etmene sebeb, ondaki irsal ihtimali ise bu
takdirde, başından sonuna kadar sema'
bulunduğunu görmedikçe hiç bir muan'an isnadı isbat etmemen lazım gelir. Çünkü
bize Hişam b. Urve’den babası tarikiyle gelen, onun da Aişe'den işittiği bir
hadisi yakinen biliriz ki Hişam muhakkak babasından, babası da Aişe'den
işitmiştir. Nitekim, Aiş e'nin dahi Nebi (s.a.v)'den işittiğini biliriz. Ama
Hişam babasından rivayet ederken, işittim» veya «bana haber verdi» dememişse,
bu rivayette kendisi ile babası arasında bazan başka bir insan da olabilir. O
rivayeti babasından Hişam'a haber vermiş. Hişam onu babasından işitmemiş olur.
Hadisi mürsel olarak rivayet ederek, işittiği kimseye isnadda bulunmak
istemediği zaman bu pek a'la mümkündür.
Bu, Hişam'in babasından rivayet
ettiği surette mümkün olduğu gibi, babasının Aişe'den rivayetinde de mümkündür.
Ravilerinin bir birlerinden işittikleri zikredilmeyen bir hadisin her isnadı
böyledir. Vakıa bazan her ravinin bir birinden bir çok defalar hadis dinlediği
bilinirse de, bazı rivayetlerde bu ravilerin her birinin daha aşağıdaki raviye
inerek, yukarıki ravinin bazı hadislerini ondan dinlemesi; sonra bazan hadisi
irsal ederek, dinlediği zatın ismini söylememesi, bazan da gayrete gelerek
hadisini aldığı zatın adını söylemesi ve irsali terk etmesi de caizdir.
Bu söylediklerimiz mevsuk
muhaddislerle ilim ehli olan imamların yapmış oldukları işler olup hadisde
mevcut ve yaygındır. Biz onların söylediğimiz şekilde rivayetlerinden bir
kaçını zikredeceğiz. Bunlarla daha çoğuna istidlal olunur inşaallah. Mezkur
rivayetlerden bazıları şunlardır:
Eyyub Sahtiyani, ibni MUbarek,
Veki', ibni Numeyr ve bunlardan başka bir cemaat, Hişam b. Urve
'den
O da babasından o da Aişe (R.A.)'dan
şunu rivayet etmişlerdir. Aişe demiştir ki:
«Ben Rasulullah(s.a.v)'e gerek hılli
gerekse ihramı için bulabildiğim en güzel kokuyu sürerdim.»
Bu rivayeti aynen Leys b. Sa'd,
Davud el-Attar, Humeyd b. el-Esved, Vuheyb b. Halid ve
Ebu Usame, Hişam'dan rivayet etmişlerdir. Hişam
demiştir ki:
«Bana Usman b. Urve, Urve'den o da
Aişe'den o da Peygamber (s.a.v)'den haber verdi.
Yine Hişam babasından o da Aişe'den
rivayet etmiştir. Aişe (R.A.) demiştir ki:
«Peygamber (s.a.v) i'tikafa girdiği zaman başını bana yaklaştırır; ben
de hayızlı olduğum halde onu tarardım.»
Yine aynen bu rivayeti Malik b. Enes
Zühri'den o da Urve'den O da Amre'den o da Aişe’den o da Nebi (s.a.v) den
rivayet etmişlerdir.
Zühri ile Salih b. Ebu Hassan, Ebu
Seleme'den o da Aişe'den rivayet etmişlerdir ki, Peygamber (s.a.v) oruçlu iken
Öpermiş. Yahya b. Ebu Kesir, bu haberdeki öpüş hakkında şöyle demiştir: Bana
Ebu Selemet ibni Abdırrahman haber verdi; ona Umer b. Abdulaziz haber vermiş;
ona da Urve haber vermiş; ona da Aişe haber vermiş ki, Peygamber (s.a.v) oruçlu olduğu halde kendisini öpermiş.
İbni Uyeyne ve başkaları Amr b.
Dinar ‘dan o da Cabir'den rivayet etmişlerdir.
Cabir demiştir ki:
«Rasulullah (s.a.v) bize at etlerini yedirdi ama eşek etlerini yasak
etti.»
Aynı hadisi Hammad b. Zeyd , Amr
'dan, o da Muhammed b. Ali 'den, o da Cabir 'den, o da Peygamber (s.a.v)'den
rivayet etmişlerdir.
Rivayetler içinde bu gibileri pek
çoktur. Bunları saymak uzun sürer. Anlayanlara, bizim zikrettiklerimiz kafidir.
Az evvel kavlini tavsif ettiğimiz
zata göre eğer —ravinin kendisinden rivayet ettiği kimseden bir şey işittiği
bilinmediği zaman hadisin bozuk ve çürüğe çıkarılması için— illet, sadece
hadisin mürsel olması ihtimali ise, o takdirde kendisine — kendi sözünün
muktezası olarak — rivayet ettiği zattan işittiği malurn olan ravinin
rivayetiyle ihticac etmemek lazım gelir. Ancak kendisinde sema' zikredilen
haber müstesnadır. Çünkü az evvel beyan ettiğimiz vecihle haberleri nakleden
imamlar bazan bir hadisi irsal ederek kendisinden hadis dinledikleri zatın ismini
hiç anmazlar; bazan da gayrete gelerek, haberi işittikleri şekilde isnad
ederler; ve bir hadisde aşağı inmişlerse inişi, yukarıya çıkmışlarsa çıkışı
haber verirler. Nitekim bu ciheti onlardan naklen izah etmiştik.
Haberlerle meşgul olan ve isnadların
sağlamını çürüğünü araştırma, Eyyub Sahtiyanı, İbni Avn, Malik b. Enes, Şu’be
ibni-Haccac, Yahya b. Said -el-Kattan, Abdurrahman b. Mehdi gibi selef
imamlarından ve onlardan sonraki hadis alimlerinden hiç birinin, az evvel
sözünü açıkladığımız zatın iddia ettiği gibi isnadlardaki işitme vaziyetini
araştırdığını bilmiyoruz. Bunlardan araştırma yaypanlar, hadis ravıierinin,
kendilerinden rivayette bulundukları kimselerden işitmeleri vaki' olup
olmadığını sadece ravi hadiste tedlis yapmakla ma'ruf ve bununla şöhret bulmuş
kimselerden olduğu zaman yapmışlardır. İşte o zaman bu gibi ravilerden tedlis
illeti bertaraf edilmesi için rivayetlerinde sema' olup olmadığın, araştırır
soruştururlar. Ama kavlini hikaye ettiğimiz zatın iddiası vecihle ortada müdellis
yokken böyle bir şart arayan varsa biz bunu isimlerini söylediğimiz ve
söylemediğim hiç bir imamdan işitmedik.
İsimlerini söylemediğimiz imamlardan
biri Abdullah b.Yezid el-Ensari’dir. Bu zat Peygamber (s.a.v)’i gördüğü halde
Huzeyfe ile Ebu Mes'ud el-Ensari den rivayette bulunmuş ve bunların her
birinden Peygamber (s.a.v)'e isnad ettiği birer hadis rivayet etmiştir. Halbuki
Abdullah'ın bu iki zattan yaptığı rivayetinde onlardan işittiği zikredilmediği
gibi biz de rivayetlerin hiç birinde Abdullah b. Yezid'in Huzeyfe ve Ebu
Mes'ud'la hiç bir hadisi yüz yüze konuşttuğunu bilmiyoruz. Oniarı gördüğünden
bahsedildiğini dahi muayyen bir rivayette bulamadık. Bununla beraber ne
geçmişlerden ne de eriştiklerimizden hiç bir ehl-i ilmin Abdullah b. Yezid'in
Huzeyfe ile Ebu Mes'ud 'dan rivayet ettiği bu iki habere zayıftırlar diye taan
ettiğini duymadık. Bilakis bu iki haber ve benzerleri görüştüğümüz hadis
uleması nazarında sahih ve kuvvetli isnadlardandır. Bu isnadlarla nakledilen
hadislerin istimalini ve bunların getirdiği sünnet ve eserlerle ihticac etmeyi
caiz görmektedirler.Halbuki mezkur isnadlar biraz evvel kavlini hikaye
ettiğimiz zatın,iddiasına göre, ravinin rivayet ettiği kimseden sema’ına tesadüf
edilmedikçe boş ve mühmeldirler.
Bu kailin zü'munca zayıf sayılan
raviler tarafından nakledilen fakat ulemaya göre sahih olan haberleri sayıp
dökmeye kalkarsak onları sonuna kadar sayıp bitirmekten aciz kalırız. Lakin biz
söylemediklerimize alamet olmak üzere bunların yalnız bir mikdarını arzetmek
istedik.
İşte Ebu Usman en-Nehdi ile Ebu
Rafi' es-Saiğ ! Bunların ikisi de hem cahiliyyet devrine yetişmiş hem de
Rasulullah (s.a.v)'in maiyyetinde Bedir ve daha nice gazalara iştirak eden
ashabı ile sohbette bulunmuş; onlardan haberler nak-lederek ta Ebu Hureyre ile
İbni Umer gibi zevata ve onların arkadaşlarına kadar inmişlerdir. Mezkur iki
zattan her biri Ubey b. Ka'b 'dan o da Peygamber
(S.A.)'den işitmiş olarak birer hadis rivayet etmişlerdir. Fakat biz hiç bir
muayyen rivayette onların Ubey 'i gördüklerini yahut ondan bir şey
işittiklerini duymadık.
Ebu Amr eş-Şeybani — ki cahiliyyet
devrine erişenlerden olup Peygamber (s.a.v) zamanında basbayağı bir adamdı —
ile Ebu Ma'mer Abdullah b. Sahbera 'dan her biri Ebu Mes'ud el-Ensari'den, oda
Peygamber (s.a.v)' den ikişer haber rivayet etmişlerdir. Ubeyd b. Umeyr,
Peygamber (s.a.v)'in zevcesi Ümmü Seleme 'den o da Nebi (s.a.v)'den bir musned
hadis rivayet etmiştir. [309] Ubeyd b. Umeyr
Peygamber (s.a.v) zamanında doğmuştur.
Kays b. Ebu Hazim Peygamber (s.a.v)
zamanına yetişdiği halde Ebu Mes'ud el-Ensari 'den o da Nebi (s.a.v).'den üç
hadis rivayet etmiştir.
Abdurrahman b. Ebi Leyla — ki
Umeru'bnü'l-Hattab'dan hadis bellemiş; Ali ile de sohbette bulunmuştur — Enes
b. Malik 'den o da Nebi (s.a.v)'den musned bir hadis rivayet etmiştir.
Rib'i b. Hıraş, İmran b. Husayn 'dan
o da Peygamber (s.a.v)'den iki hadis; Ebu Bekre 'den, o da Peygamber (s.a.v)
'den bir musned hadis rivayet etmiştir. Halbuki Rib'i Ali b. Ebu Talib'den
hadis dinlemiş ve rivayet etmiş bir zattır.
Nafi, b. Cubeyr b. Mut'im, Ebu
Şureyh el-Huzai'den, o da, Peygamber (s.a.v)'den bir musned hadis rivayet
etmiştir. Nu'man b. Ebu Ayyaş, Ebu Said-i Hudri'den o da. Peygamber
(S.A-V.)'den üç musned hadis rivayet etmiştir.
Ata b. Yezid el-Leysi, Temim
ed-Dari'den o da Peygamber (s.a.v)'den bir musned hadis rivayet etmiştir.
Suleyman b. Yesar,Rafi' b.
Hadic'den o da Peygamber (s.a.v)'den bir
musned hadis rivayet etmiştir.
Humeyd b. Abdurrahman el-Hımyeri,
Ebu Hureyre 'den oda Peygamber (s.a.v)'den bir çok musned hadisler rivayet
etmiştir.
İsimlerini söylediğimiz sahabeden
rivayette bulunduklarını arzettiğimiz bütün bu tabiinin ne onlardan olduğunu
bildiğimiz hiç bir muayyen rivayette sema'a riayet ettikleri işitilmiş; ne de
onlarla muayyen bir haber hususunda görüştükleri malum olmuştur.
Halbuki bu isnadlar, haberlerle
rivayetleri bilenlerce sahih isnadlardandır. Bunlardan hiç birini çürüttüklerini
ve ravilerinin birbirinden sema-ı olup olmadığım araştırdıklarını bilmiyoruz,
Zira onların herbirinin hadisi arkadaşından işitmesi mümkündür; kabul edilmez
bir şey değildir. Çünkü hepsi aynı asırda bulunmuşlardır.
Binaenaleyh hikaye eylediğimiz
kailin hadisi, tarif ettiği illetle çürütmek için ortaya attığı bu söz,
üzerinde durmaya ve lafını etmeye değmez. Çünkü uydurma bir kavil ve sakat bir
sözdür. Selefin ulemasından ona hiç bir kimse kail olmamıştır. Onlardan sonra
gelenler de onu münker addetmektedirler.
Bu sebeble onu red için verdiğimiz
izahattan fazlasına ihtiyacımız yoktur. Zira sözün de, onu söyleyenin de
kıymeti tasvir ettiğimiz kadardır.
Alimlerin mezhebine muhalefet
edenleri def etmek için yardım dilenilecek zat ancak Allah'dır.
Ancak ona'tevekkül olunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder